RÖPORTAJ | Ege sularının kalbinden yükselen bir Goca Gız: Beyza Kestaneci
Röportaj: Hande Yetkin
Röportaj Kişisi: Beyza Kestaneci


Bu hafta Atina’nın kasvetli karantina atmosferine kısa bir ara verip rotamı Muğla sahillerine çevirdim. Önceki röportajlarımdan farklı olarak bu defa ana karadan değil, maviliklerin içinden seslenebileceğim bir isimle bir araya geldim. Haftaya Kuşadası’nda doğup büyüyen, ardından adını ‘Goca Gız’ koyduğu teknesiyle Ege sularını arşınlamaya başlayan Beyza’nın hikayesiyle başlamaya hazır mısınız?
Önce Ted Aydın Koleji, ardından İzmir Özel Türk Koleji’ndeki lise öğrenimi Beyza’nın Kuşadası’ndan kademeli olarak kopuşuyla sonuçlanıyor. Lise yıllarında yatılı öğrenci olduğu yıllara anlatısında genişçe yer veren Beyza, o dönemin getirilerini şöyle tarif ediyor:
“Orada, evden ayrılmak ve kendi başının çaresine bakmak ne demek öğrenmeye başladım. Çok güzel dostluklar edindim. Yatılı okulda kendi evinizden, ailenizden uzaklaşıp oda arkadaşlarınız ile bir aile oluyorsunuz. Bu çok farklı bir deneyimdi benim için. Zaten bu süreçten sonra bir daha yerleşik bir hayat yaşamadım diyebilirim.”
Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dilbilimi bölümünü kazandıktan sonra Ankara’ya taşınan sporcu, Ankara’da kendine ait bir ev ve yepyeni sorumlulukları deneyimliyor.
“Üniversiteden mezun olduktan sonra, mutlu olmam gereken bir iş yapmam gerektiğine karar verdim. Şanslıydım ki, zaten kendimize ait 50 Feet bir teknemiz vardı. Bu şansı değerlendirmem gerektiğini düşündüm ve hemen yat işletmeciliği alanında bir şirket kurdum. Teknemizin ruhsatını ticari statüye çevirip bağlama kütüğünü Marmaris’e taşıdıktan sonra da iş hayatım başlamış oldu. Bu yolda tabi ki yalnız değilim, her zaman beni destekleyen bir ailem var. Turlarımızı babamla beraber yürütüyoruz. Babam bana denizle ilgili bildiği her şeyi severek aktarmaya devam ediyor. Yoluma taş koymaya çalışan tabi ki oldu, iyi ki de oldu. Onlar olmadan buralara gelemezdim. Beni geliştirecek bu tip çok insan vardır eminim ki. Hepsini sevgiyle selamlıyorum.
Denizle Tanışmanın Ötesi ve Berisi
“Çocukluğum boyunca spor hep benim hayatımın bir parçasıydı. Yüzme, voleybol, eskrim gibi farklı sporları yaptım fakat bunlardan dalış ve yelken kalıcı oldu sanırım. Yelkene ilk olarak 8 yaşında, Kuşadası Yelken Klübünde optimist ile başladım. Deniz üzerinde olmak bana çok ilginç gelmişti. Denizin altını merak etmem ile birlikte tüplü dalışla tanıştım. Şu anda, CMAS 3 yıldız brövem ve navigasyon, ilkyardım ve derin dalıştan oluşan 3 uzmanlık brövem var. Bir bez parçası ile evimi A noktasından B noktasına taşıyabilme düşüncesi benim için çok ilgi çekiciydi. 12-13 yaşlarımdayken ailemin bir motoryatı vardı, babam adını “Beyza” koymuştu. Beyza’yla denizin keyfini sürdükten kısa bir süre sonra yelkenli tekneye geçiş yaptık, deniz kültürüyle asıl o zaman tanıştım.”
Goca Gız’ın Hikayesi
Egeye yakışır bir isimle deniz tutkunlarına samimi bir kapı aralayan Goca Gız’ın kaderinin seneler evvel çizildiğini söylesek yalan olmaz. Beyza, teknesinin adının hikayesini şöyle özetliyor: “Ben doğduğum gün, beni doğurtan doktor “Goca Gız geldi!” Diye seslenmiş. Malum, 4.5 kilo doğunca… (Gülüyor) Orijinal Goca Gız, ilk teknemiz olan Beneteau Cyclades 50.5’ti. Kendisi 15 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde bir yelkenliydi. Teknelerin cinsiyeti kızdır, bilirsiniz. Bizim de kızımızın eni oldukça geniş olunca, koca kız olmuş size Goca Gız.”
Aileden İki Kaptan Omuz Omuza
“Doğrudur, babam ile birlikte çalışıyoruz. İkimiz de kaptanız. Genellikle turlara birlikte çıkıyoruz ama yeri gelince ikimizin de tek çıktığı oluyor. Babamla çalışmanın eksi yönü yok diyebilirim. Öncelikle karşılıklı sonsuz bir güven var. Bence güven, hangi iş olursa olsun, en başta gelen etmendir. Güvene ek olarak, bir teknede iş birliği ve iletişim çok önemlidir. Beni yetiştiren zaten babam olduğu için, gözümün içine baktığında ne yapmam gerektiğini biliyorum. O da aynı şekilde. Son olarak, misafirlerimize çok güzel ve güvenli bir tatil ortamı sunduğumuzu düşünüyorum. Ne de olsa tanımadıkları bir kaptanla, küçücük bir ortamda bir hafta geçiriyorlar. Bu yüzden kaptanla kurdukları iletişim, onun yanında güvende hissetmeleri çok önemli. Zaten genellikle turlarımıza birbirini tanımayan kaptan ve misafirler olarak başlayıp, kocaman bir aile olarak ayrılıyoruz. Kısacası, pozitif yönü çok, negatif yönü yok. Masum baba-kız tartışmaları dışında tabi. (Gülüyor)”
Uluslararası Yelken Camiası ve Kadın Yelkenciler
“Dünyada ve ülkemizde çok sayıda kadın yelkenci var. Zaten denizciler arasında her zaman yardımlaşma ön plandadır, kadın erkek fark etmez. Tüm bunlara rağmen, dümendeyken garipsendiğimi hissettiğim zamanlar oluyor tabi ki. Özellikle bir iskeleye yanaşırken, dikkat çekiyor. Bazen emin olmayan gözlerle, bazense gurur duyan gözlerle bakıyorlar. İnsanların ön yargılı olmasını anlayabiliyorum fakat bunların dışında, kadınlara pozitif ayrımcılık yaparak destek olanlar çok fazla. Denizlerimizde ilerleyen yıllarda çok daha fazla kadın denizci göreceğimizden eminim.”
“Bir koya demir attığınız anda orası sizin mahalleniz oluveriyor. Değişen komşularınız, sizi ziyaret eden balıklar…”
“Benim için eviniz ile birlikte ve yalnızca rüzgar gücüyle bir yerden bir yere seyir etmek her zaman çok keyifli. Bir koya demir attığınız anda orası sizin mahalleniz oluveriyor. Değişen komşularınız, sizi ziyaret eden balıklar... Ama tabi ki, her seferinde gitmekten keyif aldığım yerler var. Bunların en başında Kuşadası-Samos rotası yer alıyor sanırım. Teknemiz Kuşadası’ndayken yazları neredeyse her hafta sonu üç saatlik bir seyir sonrası Posidonio koyunun masmavi sularına demir atar, alargada deniz keyfinden sonra dingi ile koyda bulunan tek restorana gidip taptaze balık yerdik. Cuma günleri, Samos’un yerlisi olan Yannis, Pythagorion’dan topladığı turistlerle gelip buzuki eşliğinde kendine özgü dansını sergilerdi. Kendi sularımızda da Gökova Körfezi ve Hisarönü Körfezi gibi büyüleyici yerler var tabi ki. Ama Samos’un benim için ayrı bir manevi değeri hep olacak...
Girit Kültürünün Yadsınamaz Etkisi
“Anne tarafım tamamen Girit ve Rodos kökenli, bunun en büyük yansıması anaerkil aile yapısı bence. Girit kadınları hep cesur, açık sözlü ve lider ruhludur. Tüm bu özelliklere annem de sahip olduğu için, beni bana inanarak büyüttü. Hep çok demokratik bir aile yapısına sahiptik. Fikrimin oluştuğu ilk yaşlarımdan itibaren, aileyle ilgili her türlü kararda düşünceme başvuruldu. Mübadele yıllarında Türkiye’ye göç ettiğimiz için o topraklarla herhangi bir soy bağımız kalmadı, bundan ötürü rutin bir gidiş gelişimiz yok; fakat her fırsatta ziyaret etmekten büyük keyif alıyoruz. Tüm bunların dışında, kullandığımız günlük dilde çok sayıda Yunanca kelime yer alıyor. Anneannem ve dedem, ben küçükken evde anlamamı istemedikleri bir konu olduğunda Rumca konuşurlardı. ‘Kakomiri’, ‘amorfi', ‘pedi mu’, ‘aşçimi’ hala kulağımda kalan kelimelerden. Bir de yüksek sesle konuşma, abartarak anlatma gibi bize göre sevimli, bazılarına göre rahatsız edici özelliklerimiz var. (Gülüyor)
Yelkenli Yat Bakımına Dair
“Tekne ile ilgili her türlü bakıma dahil olmaktan keyif alıyorum. Genellikle ustaları izleyerek ve onlara soru sorarak, hatta onları biraz sıkarak öğrenmeye, bilgi edinmeye çalışıyorum. En ufak bir bakımı bile kendi başıma gerçekleştirince çok mutlu oluyorum. Keyif almadığım bir kısım yok diyebilirim ama tekne dışında hava soğukken çalışmaktan çok hoşlanmıyorum diyebilirim. “
Denizden Hikayeler
“Teknemizi aldığımız ilk zamanlar, Kuşadası’ndan Samos’a gitmiştik. Yelkenli değil, bir motoryattı ve biz ailecek çok tecrübesizdik. Teorik bilgimiz vardı elbette ama pratik anlamda eksiktik. Problemsiz bir seyirden sonra, Samos belediye iskelesine yanaşmak için yer arıyorduk. Bir yelkencinin teknesinden bize el salladığını gördük. Yan tarafındaki tek teknelik yeri halat çekerek kendince bir arkadaşı için rezerve etmiş ama bizim yer aradığımızı görünce, halatlarını çekip bize yer vermek istedi. Biz de sevindik tabi, yer bulmak çok kolay olmuyordu çünkü. Demirimizi attık ve yanaşmak için tornistan manevra yaptık; fakat, o heyecanla demir atma butonuna basmayı kesince teknemizin kıçı bize yardımcı olmaya çalışan yelkenci amcanın teknesinin başına çarptı. Biz panik yaptık tabii! Ama bir anda, bize yardım etmeye çalışan sevimli amca gitti, yerine gergin ve gittikçe sinirlenen biri geldi. Almanca bağırmaya başladı. O panikle biz tekrar manevra yaptık ve bir daha çarptık; bu sefer amcanın suratı gittikçe kızardı, o kızardıkça bizim de sinirlerimiz bozuldu ve defalarca çarptık. Çarptık diyorum ama ikimizin de teknesine hasar vermeyen küçük dokunuşlardan bahsediyorum. Ama o manzarayı hiç unutmam! Ben teknenin kıçında, Alman amcanın tükürüklerinin altında tekneleri birbirinden ayırmaya çalışıyorum; babam dümende panik oluyor ve annem tüm bunlardan bağımsız bir gülme krizinde…Sonunda amca bizi, “Bu limandan gidin, hatta bu dünyadan gidin!” Şeklinde uğurlayınca bu cümle bizim için unutulmaz oldu. Hala anlatırken aynı şekilde güleriz.
Salgın Döneminde Yunanistan’a Seyir
“Normal şartlarda Yunan sularında rahatça seyir yapabiliyoruz, gerekli giriş çıkış işlemlerini yaptığımızda herhangi bir problemle karşılaşmıyoruz. 2020 yaz sezonundan beri salgın sebebiyle Yunan sularına giriş çıkış yapamıyoruz maalesef. Şu an için bu yasak devam ediyor, bildiğim kadarıyla da bir değişiklik olmadı. Bu sebeple güneydeki koylarımız hiç olmadığı kadar kalabalıktı, hatta bazı koylarda kendinize bağlanmak veya alargada demir atmak için yer bulmak mümkün olmuyordu. Umarım önümüzdeki sezon sınırlar açılır ve Yunan Adaları ile dostluğumuza kaldığımız yerden devam ederiz. Vaktini teknede geçiren insanların, mümkün olan en izole şekilde yaşadığına inanıyorum.”
Yelken camiasının genç ve başarılı kadınları arasında kendi girişimiyle yükselen Beyza’yla görüşmemi sonlandırmadan önce, özellikle kadın girişimcilere ilham olmasını umduğum bir tavsiyesi olup olmadığını sorduğumda: “Kadınların idare ve yönetim konusunda çok başarılı olduklarını düşünüyorum. Eğer kendi fikirlerine içten bir şekilde inanıyorlarsa, önlerinde kendilerinden başka hiçbir engel yok. Kadınların kendi başlarına güçsüz ve yetersiz oldukları düşüncesinin empoze edilmesinden çok rahatsız oluyorum. Hatta bu konuyu tartışıyor olmak bile, buna dolaylı yoldan katkı sağlıyor. O yüzden, kendi girişimini başlatmak isteyen herhangi bir insan yeteri kadar ister ve çalışırsa başarılı olur diye düşünüyorum. Eğer şans da yardım ederse, işte o zaman çok başarılı olur.” Şeklinde sözlerini noktalıyor.
İlgili Galeriler